Türk hekimliğinde bitkilerin yeri

Osmanlı tababeti ve eczacılığı, İslâm tababet ve eczacılığının bir devamıdır. XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da kurulan Selçuklu hastanelerinde eczane ve

Osmanlı tababeti ve eczacılığı, İslâm tababet ve eczacılığının bir devamıdır. XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’da kurulan Selçuklu hastanelerinde eczane ve eczacılar bulunuyordu. Ayrıca özel eczaneler de vardı. Bunlar yerli droglar yanında dış ülkelerden gelen drogları da bulunduruyorlardı. Kullanılan ilâçların mühim bir bölümü bitkisel droglardan hazırlanmakta idi. Bunların yanında az miktarda hayvansal ve madensel droglar da kullanılmakta idi. Hekim ve eczacılar usta-çırak ilişkisi altında yetiştiriliyordu. XVII. yüzyıl hekim başılarından Salih bin Nasrullah, Akrabadin’inde eczacıyı şöyle tarif ediyor:,, İspençiyar diye dükkânda otlar, eczalar mevcut olup, tabibin ısmarladığı üzere, şerbetler, macunlar yapan kimseye derler. ,, Bu tarifte de görüldüğü gibi ilâçların yapımında otlar (yani tıbbî bitkiler) kullanılır idi. Memleketimizde bugünkü anlamda ilk eczaneler yabancı uyruklu kişiler tarafından, büyük şehirlerde (İstanbul, İzmir gibi) XIX. asrın başından itibaren açılmaya başlamıştır. 1839 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhane’de eczacı sınıfının açılarak diplomalı eczacı yetiştirilmeye başlanması ve burayı bitirenlerin eczane açmaları, bilhassa büyük şehirlerde eczanelerin çoğalmasına sebep olmuş ve bunun sonucu da,, Eczacı,, ve,, Aktar,, arasında uzun yıllar süren tartışmaları başlatmıştır. Sonunda aktarların ilâç satmaları yasaklanmış ise de, uygulamada tamamen önlenememiştir. Kimya ve ilâç endüstrisinde meydana gelen ilerlemeler tedavide bitkisel ekstre veya droglar yerine saf etkili maddelerin, şahıslar için hazırlanan özel formüllerin yerine hazır ilâçların kullanılmasına sebep olmuş ve memleketimiz de bu akımın etkisinde kalarak tedavide saf etkili madde ve hazır ilâç kullanımı büyük bir gelişme göstermiş ve bitkisel drog kullanımı hekimler tarafından hemen hemen tamamen terkedilmiştir. Dr. A. Picipio 1861 yılında İstanbul’da yayınladığı bir yazısında özet olarak şöyle demektedir. ‘’ Kimya endüstrisinde meydana gelen ilerlemeler sonucu sayısız hazır ilâç tedavi alanına girmiştir. Bunların miktarı şaşırtıcı bir hızla artmaktadır.Ticarete çıkartılan her yeni hazır ilâç, diğerlerinde bulunmayan etkilere sahip olduğu, yan etkilerinin ise diğerlerine oranla daha düşük bulunduğunu iddia etmektedir. Bu yeni ilâçlar etkili ve fakat ekseriyetle muhafazaları güç ve fiatları çok yüksek maddelerdir. Bu yeni ilâçların etkisi sonucu hekimler eski tedavi hazinelerini unutmaya başlamışlardır. Halbuki bu eski ilâçlar yerli kaynaklardan elde edilen basit ve ucuz ilâçlardı. Hekimlerin sık sık yaptıkları şiddetli itirazlara rağmen, hekime gitme ve hazır ilâç alma imkânı bulunmayan veya yapılan tedavi ve aldığı ilâçlardan fayda göremeyen geniş bir halk kitlesi, hâlen de halk hekimliği ve ilâçlarına başvurmakta ve birçok hâllerde de bundan fayda görmektedir. Bunun başlıca nedeni halk tababeti ve ilâçların etkisinin bilhassa hastanın mâneviyatı üzerinde olmasıdır. ,, Aradan 150 yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına karşılık yukarıdaki düşünceler ve olaylar bugün için geçerlidir ve ilerisi için de geçerli olacağı kanısındayız. Buna karşılık birçok Avrupa ülkesinde bitkisel droglar ve bunlardan hazırlanan ilâçlar hâlen de farmakolojik ve ekonomik bir değere sahip bulunmaktadır. Bitkisel droglara ve bunlar ile yapılan tedavi yollarına olan ilgi, son yıllarda halk arasında, büyük bir oranda artış göstermiştir Prof. Dr. A. Süheyl Ünver 1983 yılında yayınlanan bir yazısında, tamamen haklı olarak, aşağıdaki sonuçlara varmaktadır : ‘’ …. Aktarlık bizde eski usulde devam etmektedir. Hem buralardan bazı maddeleri eczanelerden daha ucuza temin etmek kolaylığından eski rağbetini muhafaza etmektedirler. Bu daha asırlarla bilhassa şarkta, aktarlık devam edecektir…. . Bunlar her ne kadar çoğalmıyorsa da yine birçok şehirlerde ihtiyaca göre eski sayılarını muhafaza etmektedirler……Şark memleketlerinde bir az da eski hekimlik kaidelerine uygun bu ihtiyaç da eski hızında olmamakla beraber devam edecektir. ,, A. B. D. de en çok kullanılan 5 bitkisel materyelin 1996 yılındaki pazar payları şöyledir: Ekinezya % 9,6 Sarmısak % 7,2 Ginseng % 6,4 Gingko % 5,1 Toplam % 33 Çin’de nüfusun % 85 i kendi geleneksel tedavi usullerini uygulamaktadır. İlâç piyasasının % 50 ye yakınını, bitkisel müstahzarlar teşkil etmektedir. Türkiye genelinde, eczane müşterileri arasında tarafımızdan yapılan bir anket araştırmasından elde edilen sonuçlar şöyledir: (27) ‘’Anket sorularını 28 ilden 1053 kişi cevaplandırmıştır. Sadece sentetik ilâç kullananların oranı : % 41,10 Sadece bitkisel ilâç kullananların oranı : % 10,70 Her ikisini de kullananların oranı : % 48,15 Bitkisel ilâç kullanan deneklerden, olumlu sonuç aldıklarını bildirenler: % 79,50 Herhangi bir fark görmediklerini belirtenler : %16,30 Sonucun olumsuz olduğunu ifade edenler : % 4,20 Bitkisel ilâç kullanımında en yüksek oran % 16,3 ile 31 – 40 yaş grubunda olmuştur. Sadece bitkisel ilâç kullananların eğitim seviyelerine göre en yüksek oran % 55,05 ile yüksek okul mezunlarında görülmüştür.’’ Dünyada çaydan kreme kadar her çeşit bitkisel ilâç ve nütrasötik müstahzarların 2007 yılındaki satış rakamı 150 milyon dolardır. Bu pazarın, önümüzdeki beş yıl içinde 1,5 milyar dolara çıkacağı hesaplanmaktadır. Bitkisel preparatların kişi başına düşen kullanım oranları Almanya’da % 65, Fransa ve İsviçre’de % 50 dir. Bu oran Türkiye’de henüz % 1 in altındadır. KAYNAKÇA: Bitkiler ve sağlık. A.Kalafatçılar. İ. Kalafatçılar.sidaş yay.1.Baskı. 2009. izmir.

İçeriği paylaşın :

Benzer Başlıklar

Siz De Paylaşın